Meslek olarak dikkate alınma ve bir yasa ile meslek insanlarına amaç ve kapsam sınırlamaları doğrultusunda getirilen standartlaşma neticeleri muhasebe; yasal kurallara ve örgütlerine Türkiye interlandında, 19 Haziran 1989 Tarih ve 20194 sayılı Resmi Gazete 'de yayımlanarak yürürlüğe giren 3568 sayılı "Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu", ile kavuşabilmiştir.
Tabi olarak bu zamana kadar bir çok yamalar ile değişimlere uğrayarak, güne uyarlanmaya çalışılmıştır. Bu bazen, mesleği ilericilik anlamında atiye taşıma gayretin de olsa da, doğal olarak bir yorgun düşme hali gözlenmektedir.
Muhasebe mesleği işte bu yıldızlaşarak arşa değen noktasında, özellikle hem örgüt yöneticileri ve hem de uygulayıcıları tarafından anlam verilemeyen bir basitlik içinde sunuldu. İcra edenler tarafından yapılan sehven yanlışlar ve yöneticiler tarafından geliştirilemeyen bir ilmin, kanunu da hantallaşarak gelişen dünya düzenine cevaz vermeyecek duruma düşmüştür.
3568 Sayılı yasanın dolayısı ile Serbest Muhasebeci Mali Müşavir(SMMM) ‘in hangi işleri yapacağını sıraladığı “Mesleğin Konusu” başlıklı 2. Maddesinde yer alan, bir çok yapmakla yetkilendirildiğimiz işler, uzmanlık alanlarına parçalanarak, sanki rantiyenin gelir getirici işler hanesinde, “toplu cehaleti” yaşayan meslek mensuplarına dayatmaya dönmüştür. Edilgen hale gelen bu insanlar, dolayısı ile tüm uzmanlık sahalarına katılarak, belgelendirme yarışında, haksız olarak kendilerinden alınan ücretler ile, hem psikolojik bir boşluğu doldurmayı ve hem de geleceklerini garanti edeceklerini sandıkları bir bilinmeze doğru yelken açmışlardır. Ülkemiz de tarihleri yazılmaya başlayan -daha henüz çok kısa olan- meslek insanları, yöneticilerin ataleti ve / veya zafiyetleri neticesinde, adeta kendi hallerine bırakılarak, erklerin elinde ya fasoncu veya bu haksız rekabet içinde kendinden olanlara parya olmuşlardır. Ya menfaatleri icabı muvazaaya göz yummuş; ya da kanunu arkadan dolananları görmezden gelerek, biri birinin ekmeğine saldırmayı hak bilmişlerdir.
Halbuki işbu durum, gözetim ve standartları oluşturan yönetim merkezleri tarafından doğru ve yerinde tespit edilmiş olsa idi, kapitalist ekonomilerin, gelişen teknoloji karşısında ulusaldan uluslararasına geçişlerine tanık olduğumuz ilk günlerden, muhasebenin pazar paylarını büyüterek, mesleğin gelişmesine sebep olacaklardı.
Bilindiği üzere şimdilerde dünyanın her tarafında hüküm süren ve “dört büyükler” diye adlandırdığımız kurumların hepsi, önce küçük birer muhasebe büroları idi. Dolayısı ile yurdumuzda Sivil Toplum Kuruluşu vasfını taşıyan oda ve birliklerin üzerlerine düşeni tam ve eksiksiz yaptıklarından bahsetmek mümkün değildir. Geleceğine güvence veremeyen bir anlayış doğrultusunda farkındalık açılımları yapılamadığından; sorunların, reformist çalışmalara geç kalınmışlığın da ortada çığ gibi büyüdüğüne tanıklık ederek, işimizin yok olmasına seyirci kalmaktayız.
Peki bu yönetime hakim olamayan yöneticilerimizin yeniliklere müdahil olamaması ve uzaktan seyirci kalarak, büyük bir meslek camiasını yavaş da değil üstelik hızla bitirme noktasının önüne nasıl geçebiliriz?
Hemen vakit kaybetmeden, globalleşerek uzakların yakın olduğu bu zamanlarda, tabi olarak içinde bulunduğumuz “hizmet sektörüne” odaklanmamız gerekir. Motto olarak söylene gelen salak, saçma “gelecekte bir gün gelecek.!!” İfadesine aldanmadan, geleceğin yaşayanın yarını olduğunu bilerek.
Dolayısı ile yarınımıza, meslek insanları olarak hazırlanırken hak ve hukukumuzu ve dahi bunları kullanma saikinde olana kadar da, imkanlarımızı bilmemiz, bilmiyorsak da öğrenmemiz gerekir. Uluslararası antlaşmalardan doğan haklarımız, ulusal olarak anayasamızda yer alan çalışma, sözleşme hürriyeti ve piyasaların denetimi, ticaretin düzenlenmesini güvence altına alan hukukumuzu bilmeliyiz.(Anayasanın 48 ve 167. Maddeleri) Bu hakları isteyerek sonuna kadar kullanmalıyız. Kullanılmayan hak, tıpkı ayağının altından çekilen halı gibidir. Arkasından bakacağımıza, kontrolü bizde olan, sorgulayarak, gerekirse muhalefet ederek, sınırları zorlayarak demokratik platformlar alanında var olan tüm haklarımızı sonuna kadar kullanmalıyız. Kendimizi güvende hissedebileceğimiz tolera edilen ortamlara katkı sağlayarak, varlığını içten hissettiğimiz alanların hazırlayıcılarından olmalıyız. Bu münasebetle, devlet rejimimize, hak edenlerin veya liyakat sahiplerinin getirilmesine dikkat etmeliyiz. Ki, bu genel toplumsal kuramı, aynen kendi mesleki örgütlenmemizde de uygulamalıyız. Volatil bir zeminde, bilişim diye adını koyduğumuz ve geliştirerek korkar(!) hale geldiğimiz bu inovatif dünyamızda, dikkatle ve evrim geçirerek devam sürecinde olmalıyız.
Muhasebenin pazarı, elbette ticari bir işletmedir. Dolayısı ile, o işletmelerin hizmet ve emtea alış verişinde hem devlet ve hem de üçüncü kişilere karşı tevsik etmek zorun oldukları bilgi ve belgelerinin kayıtlanması için, muhasebeci ile çalışmaları zorunludur. İşte bizlerde muhasebeci olarak, bu muhasebe hizmetini vermek üzere varız.
O zaman şunu sorgulamakta fayda görüyorum. Yoğun şekilde, çoğalan meslek mensubunun sahaya girmesiyle, haksız rekabete konu olmayan hali ve durumun vahametinde adil bir hak dağıtımı pazarda var mı?
Muhasebe mesleğine ruhsatını alarak adımını atan meslek mensubu, sayısı durağan olan iş dünyasında müşteri arayışına çıktığında ne ile karşılaşacak?
Bu vesile ile anladığımız o ki, en önemli olanın, bu müşterilerin piyasada fazla olmaması. Doğal olarak konjonktüre göre değişen bu işletme oluşumlar, ekonominin gidişi ile doğru orantılıdır. Orta ve uzun vadeli hazırlanan ekonomik ulusal planlar, mesleğimizde de yapıl(a)madığından, sahaya fazladan inen yeni meslek mensupları, türlü yöntemlerle, hayatlarını idame ettirecek işleri, etiksiz de olsa kapma yarışına girerek, diğer meslektaşını dün de zor duruma düşürmekteydiler, bugünde aynı süreç azalmadan devam etmektedir.
Günümüz bilincinde, bir de kayıtlamanın, bilişim marifeti ile insana dair uzmanlık istemediğini hesaba katarsak, tüm bu işlemlerin ne yazık ki, yazılımlar aracılığı ile yapıldığı varsayımına ulaşmak hiç de zor olmayacak. Meslek yok olacak diye feveran etmek yerine, muhasebe ilminin, son yıllarda ayrışarak uzmanlık halini aldığı kollarına doğru yürüyerek, değişime ayak uydurmamız gerekirdi. Hemen herkesin, geleceğe kaygı ile bakmasının sebebi, işte bu yeni kol diye ifadelendirdiğimiz ufuklara açılamamak. Bir özgüven noksanlığında “öğretilmiş doğruları” yaşamak üzerine kurgulanmışız.
Yani, Kilitleri açamadık...
Oysa bizler meslekte, haksız rekabeti çoğu zaman istemeyerek de olsa körüklediğimizden olacak ki, dayanışmayı öne çıkaramıyoruz. Meslek örgütleri haksız rekabete yol açan pazarlama tekniklerini öne çıkarmak yerine; mesleğimizin meslek mensubunun kişisel bilgi birikimine dayalı bir meslek olduğunu unutmamalı ve meslek mensubu - müşteri planlaması konusunda , standartlar belirlenmelidir.
Hak ve hukuka dayalı “şerefli yasalar”(Kant) ile, muhasebe mesleğinde müşteriye sunacağımız sınırları belli hizmetleri, çeşitlendirmek yerine hizmet standartlarını, ivedilikle yerleştirmeliyiz.
Konunun vahameti o kadar önemli ki, devamlı yeni katılımlar neticesi genişleyen meslek insanı sayısı, stabil müşteri potansiyeline göre doğru orantılı gitmediğinden, pazardan pay kapma çabası ile ucuzlayan hizmet, mesleği ayaklar altına düşürmektedir. Küresel kapitalizmin sonucu, gelişen teknoloji marifeti ile, “serbest” yani bürolar da yapılan muhasebe mesleği, hem yok olma yolunda hızlı adımlarla devam ederken, hem de meslek mensubunun, patronların vesayeti altında bağımlı hale gelmesine sebep olmuştur. Elektronik kayıt sistemi, bu hali kendi çizgisinde olağan kılmıştır. Dolayısı ile, bağımlı çalışma, muhasebenin geleceğinde yerini alarak, parlamıştır. Bu kesime yönelik seçim politikası bakışının meslek örgütleri tarafında değişmesi ve hali ile yol gösterici adımlar atılarak, kitlenin olası mağduriyeti önlenmelidir.
Buradan yola çıkarak, yıllardır yamalar ile genişleyen, meri 3568 Sayılı Yasa AB müktesebatına göre yeniden gözden geçirilerek revize edilmelidir. Yıllar var ki hantallaşan bu yasa, ne bağımsız ve ne de bağımlı çalışan meslek mensubuna hitap etmemektedir. Türk Vergi Mevzuatı ile veya diğer disiplinler ile uyumu sağlanarak, yeniden modern bir yasaya acilen büründürüp, “şemsiye proje” şeklinde bir rol model olması sağlanmalıdır.
Milli mücadele ruhu ile üzerimize düşen bu görevleri icra kabiliyeti olan ve meslek insanları arasında liderlik vasıflarına sahip olanlara görev tevdi etmemiz şarttır. O vakit, işte bu şemsiye proje çerçevesinde, aşağıda listelemeye çalıştığım gibi, “muhasebe de uzmanlık alanları oluşturulmalı, bu alanlarla ilgili eğitimler verilmeli, sertifika programları hazırlanmalı” ve varsa diğer projelerle birlikte, bir an önce uygulamaya konulmalıdır. Burada tüm bu çalışmalar, küçük ücretler karşılığı verilmek sureti ile aynı zamanda odalara bir gelir sağlama yönünde açılım da olmak bir yana, odaların devamlı aktif ve dinamik bir yapıya geçmesine imkan oluşturacaktır. Paydaşların bakış açıları tamamen değişerek toplumun güven aynasına mazhar olarak danışman bir hal alacaklardır. Mesleğe olan saygı skalasının yükseldiği bu ortam hali ile meslek mensuplarını da heyecanlandırarak, muhasebe üzerine tasarruf edecekleri her türlü kurumların da bir bir çoğalmasına olanak sağlayacaktır. Burada elbet önemli bir ayrıntının altını çizmemiz gerekir. O da, kurulacak “eğitim kurumlarının ticari faaliyet olarak değerlendirilmemesidir.”
Yapılan işe paralel bir ücretlendirme, hem bağımlı ve hem de bağımsız büro olarak çalışanların, karşılığını alamadan yapmak zorunda kaldıkları iş yüklerinin ortadan kaldırılıp, içinde bulunduğumuz çağa uygun anlayışta bilincin, meslek mensubu-devlet-müşteri üçlü sac ayağında yerleşmesine özel önem vermeliyiz. Burada elbette bağımlı, bağımsız meslek mensubunun, işlerini aksatmayacak şekilde sürekli eğitimlere tabi tutularak, yeni mevzuatlara hakimiyeti sağlanmalıdır. Devamlı değişen ve gelişen bilişimin mesleğimize düşen kısmında yer alan taxsonomileri kullanabilme yetilerinin, aktif ve dinamik halde tutularak, sisteme proaktif meslek mensuplarını hazırlayarak, dahil etmeliyiz. Sürekli eğitim ile dinamik ve aktif tutulmaya çalışılan meslek mensubunun tüm bunları bir koşturma içinde yapması istenirken, stres ve psikolojik durumunun bilimsel olarak değerlemeye alınarak, bir program dahilinde, yüklemelerde bulunulması faydalı olacaktır. Bu sebeple Sürekli Eğitici Eğitimi(SEE), birlik ve odalarca “güzel ahlak” normlarında bir proje halinde geliştirilerek, tüm sahada önemle uygulanmalıdır.
Formatör eğitimlerinde özellikle, her yaşa hitap edecek bir anlayış benimsenerek, meslek hiyerarşisi korunup, kollanmalıdır. Ayrıca, birlik ve odalar bu kadar hassas olan SEE hususunda, liyakat sahibi, bu işi hakkı ile götürecekleri görevlendirmeli ve sistemini kurmalı ki, kimsenin aklında şaibeli düşünceye açık tereddütler kalmasın. Formatör, gelecek penceresini aralayandır. Bu sebeple ufuklar kapayarak, yeni ufuklar açarak, günün koşullarına göre, meslek mensuplarını yönlendirerek, görevini icra etmelidir.
Var olan veya olması gereken bu reel politik üzerinden, önümüzü görmeye çalışırsak, muhasebe mesleğindeki bu yitimler, yine başka bir açıdan bakmayı da zorlamaktadır. Nedir diye kendimize ve/veya helezoni bir yapı ile, en yakınımızdan en uzağımıza kısık sesimizi(!) duyurmaya çalışalım…!
Günümüzdeki hali iki ileri, bir geri gibi görünen mesleğimiz, kendi duru göründen yoksun ve gelecek hakkında bir öngörü oluşturmamakta. Ancak nereye baktığımız ve ne istediğimizi biraz sorgularsak, kanaatim odur ki, alacağımız yolu da bulmuş oluruz. Muhasebe bir akademik meslek alanında değildir. Kariyer mesleğidir yani… Kendimizi geleceğin mesleklerine hazırlarken, işte bu kariyer mesleğinin de bir temel olduğunun ve bu temelin üzerinde yükselen ne kadar katmanların olduğunun farkındalığına ulaşmamız gerekir. Hatta çok ısrarla yazıyorum ki, bu muhasebe mesleğine kimse bir çatı yerleştirerek kısıtlayamaz.. Diğer disiplinler kendi paydaşları ile ne kadar da etkileşim içinde olurlarsa olsunlar, muhasebe ilmi tüm disiplinlere yol göstericidir ve çok daha aktif ve dinamiktir. Dolayısı ile yok olacak tellallığından öte, hangi dalına evrilerek uzmanlaşabilirim onun eğitimine yönelmekte fayda hülasa görürüm…
Bu uzmanlık alanlarının bir listesini, oturup negatif düşünce ile, gelecek kaygısı yaşayanlar için aşağıya alıyorum. Bakalım, o kadar da gelecek bize karanlık mı?
• Bağımsız Denetim ve Denetçilik
• Değerleme ve Değerleme Uzmanlığı
• Gayrimenkul Değerleme ve Gayrimenkul Değerleme Uzmanlığı
• Patent Değerleme ve Patent Değerleme Uzmanlığı
• Marka Değerleme ve Marka Değerleme Uzmanlığı
• Şerefiye Değerleme ve Şerefiye Değerleme Uzmanlığı
• Şirket Değerleme ve Şirket Değerleme Uzmanlığı
• Derecelendirme ve Derecelendirme Uzmanlığı
• Kredi Derecelendirme ve Kredi Derecelendirme Uzmanlığı
• Kurumsal Yönetim Derecelendirme ve Kurumsal Yönetim Derecelendirme Uzmanlığı
• İç Denetim ve İç Denetim Uzmanlığı
• Bağımsız Adli Muhasebe ve Bağımsız Adli Muhasebe Uzmanlığı
• Stratejik Yönetim ve Stratejik Yönetim Uzmanlığı
• Maliyet Muhasebesi ve Uzmanlığı
• Yönetim Muhasebesi ve Uzmanlığı
• Sorumluluk Muhasebesi ve Uzmanlığı
• Sosyal Sorumluluk Muhasebesi ve Uzmanlığı
• Çevre Muhasebesi ve Uzmanlığı
• Karbon Muhasebesi ve Uzmanlığı
• Muhasebe Standartları ve Uzmanlığı
• Denetim Standartları ve Uzmanlığı
• Finans Matematiği ve Uzmanlığı (Aktüer)
• Bilirkişilik
• E-ticaret Muhasebe Uzmanlığı
• Bilişim Teknolojileri Denetim Uzmanlığı
• İhtilaflı İşler Muhasebesi Uzmanlığı
• Yönetim Danışmanlığı
• Vergi Danışmanlığı
• Kalite Güvence Uzmanlığı
Şimdi soru şu, biz hangisinde var olacağız.? Alışılagelmiş muhasebe kalıpları içinde yer alacaksak, bizim için dünya karardı. Tartışmamıza gerek yok. Olan oldu ve artık “aman makamına” geçebiliriz. Oysa, inandığımız şekilde görürüz. Önce kendimizi ikna ederek, özgüven duygusunda, sahada yerimizi almalıyız. Yukarıda verdiğim bu listeyi arttırmak mümkün. O halde yorumlama yapmaya devam edelim… Edelim ki, geleceğimize sahip çıkalım. Kendimizden vazgeçmeden, içimizden çok “benler” çıkararak..!
Finans dünyanın güç merkezi ve bu merkezin tam da ortasında, icra etmeye çalıştığımız mesleğimiz yer almakta. Teknolojik gelişimin elimizden aldıkları ile değil de, kucağımıza verdiği yeni imkanların farkına vararak hareket etmeliyiz. Dün uzay mühendisliği vardı ve fakat muhasebesi yoktu. Bugün uzay muhasebesi hayal olmaktan çok hayatımız olmaya doğru gitmektedir. Belki tezgahtar olmayacaktır… Ama reyonlardaki devir hızını yorumlayan mali müşavir danışmanlar ile, on-line vitrinin hazırlanmasını sağlayacağız. Her türlü stratejik, lojistik, elektronik ortam bizlere varlık alanıdır. Yapay zekanın, çok geliştiği varsayımında eksik olan, sezgisel düşünmedir. Yok olabilecek belki somut muhasebedir ve fakat teorik muhasebeyi kesinlikle bitiremeyecekler kanaatindeyim.
Tam bu noktada, uzmanlık alanlarımızın mutlak surette belirlenmesine yolculuk ederken, bu işi kendine misyon ve vizyon edinenlerin, yabancı dil gibi olmazsa olmaz eğitimliğinde, küresel açık ekonomi ile gelişen networkle, tüm meslek insanlarının bu duruma entegre olması gelişimleri açısından çok önemlidir. Eskiden üniversiteden mezuniyet kafi iken, şimdilerde yüksek lisansın ve hatta birçok yeterlilik belgesinin arandığını, yine küresel ticaret ve iletişimin inanılmaz gelişimi üzerinden anlıyoruz.
Uzmanlık alanlarının genişlemesi, belge bagajlarının oluşmasını sahneye koymuştur. İşte hem ehliyet ve hem de liyakat isteyen bir başka hususu da yazmadan geçemeyeceğim. Değişimlerin odağında yer alan muhasebe de doğal olarak, taban değiştirerek, sıkıcı, düz pozisyonundan çıkarak, kabuk değiştirip, siber hal almıştır. İşte bu halin son sahnesi, Blockchain (blokzinciri) diye de bilinen teknoloji harikası veri tabanının, kriptografiyle (şifrelenmiş) kayıt sistemlerinde kullanıma alınmasıdır. Şeffaf, hızlı ve güvenilir olması dolayısı ile üç taraflı muhasebe sistemleriyle, finans sektörü başta olmak üzere e-ticaret, dosya paylaşımı ve haberleşme gibi işlemler için her sektörde kullanılmaya başlanmıştır. Dolayısıyla, Blockchain’in önümüzdeki dönemde takip edilmesi gereken başlıca teknolojilerden biri olduğu çok açıktır. Lakin sonuncu değildir. Gelişmişlik süreci devam etmektedir...
Sonuç olarak, elektronik kayıt sistemi diye basitleştirerek ele aldığımız gelişmeler ışığında, tüm bu görünen değişimleri, sadece teknolojik açıdan ele almamamız daha doğru olacaktır. Bu açıdan bakarsak taxsonomi kullanımına erişmek keyfiyetinden belki “Mali Mühendislik” diye bahsedebiliriz. Lakin bu durum, muhasebenin amacına ve/veya hedefine ulaşabilmek için sadece araçlarını oluşturmaktadır ve tek başına bir şey ifade etmez. Hatta “mühendislik” terminilojisini buraya yama etmek doğru bir tercih olarak da görülmemektedir. Somut diğer değişimler ve tabi olarak teorik değişimler ile bir bütünlük arz eden muhasebe geleceğini, yukarda verdiğim listeden yararlanarak, üç başlık halinde toparlayabiliriz. Bunlar;
Bu vesile ile, bugün olduğu gibi gelecekte de, muhasebe meslek insanları, dünyanın her tarafında var olan adaletsiz paylaşım düzenine karşı, sistemlerin açıklarını kapayarak, yoklukla savaşın anahtarı olarak kalacaktır. Bu sayede, kötüleri köşeye sıkıştırarak, refah toplum anlayışına kavuşabilme tekniklerine temel olacaktır.
Her nimet bir borç doğurur. İşte bundandır ki, zihinsel mülklerimizi güzel miras bırakmalıyız. Gençliğimize sahip çıkarak, geleceğimize hayallerimizi kurmayı unutmayalım… 09.10.2017
Saygılarımla…