6102 sayılı TÜRK TİCARET KANUNU (TTK) revize edilerek 14.02.2011 tarihli ve 27846 sayılı Resmi Gazete ‘de yayınlandıktan sonra, tüm yönleri ile hayatımızın bütününü kapsayacak şekilde ve özellikle ticari hayatımız da ezber bozduracak, yeni değişimleriyle beraberinde hayatımıza girmeye başlamıştır.
Bundan sonraki evrelerinde ise, Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu (KGK) tarafından 26.12.2012 tarihli ve 28509 sayılı Resmi Gazete ‘de yayımlanan “BAĞIMSIZ DENETİM YÖNETMELİĞİ” nde bağımsız denetimin tanımı yapılarak bu işi yapanların ise “Denetçi” olarak anılmalarına açıkça yer verilmiştir.
Adı geçen bu Bağımsız Denetim, firmalara olan katkısında fayda ve zarar neticeleri, yazımızın konusunu oluşturacaktır. Bağımsız Denetimin gerekliliğine geçmeden önce, bağımsız denetime tabi olmanın şartları, sebep, neden ve sonuçları üzerindeki 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda denetimin genel yapısını anlatan 397’nci maddesinde ve yine düzenlemelerin yer aldığı, konu ve kapsamı anlatan 398’inci maddesine bakmamızda fayda vardır.
Yenidünya düzenine göre yapılan uyumlaştırmalar, hali ile şirketler düzleminden bakıldığında denetim olgusunu ve tabi denetçi variyetinin önemli bir yer kapladığını görmek mümkün olmaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun getirdiği yeniliklerden birisi, firmaların bağımsız denetimi olup, bağımsız denetime tabi olacak şirketleri belirleme yetkisi Bakanlar Kuruluna verilmiştir. Bakanlar Kurulu her yıl bağımsız denetime tabi olacak firmaları belirlemektedir.
01.02.2015 tarihli ve 29254 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Bakanlar Kurulu ‘nun, “Bağımsız Denetime Tabi Olacak Şirketlerin Belirlenmesine Dair Kararla” kriterler yeniden belirlenmiş ve 2015 yılı için bağımsız denetimin kapsamı yeniden genişletilmiştir. Dış Denetim olarak addedilen bağımsız denetime tabi olmak için, aşağıdaki şartlardan en az ikisini, üst üste iki hesap döneminde aşarlarsa, sonraki dönemden itibaren bağımsız denetime tabi olurlar.
2015 yılı için bu şartlar;
Aktif Toplamı 50 Milyon TL ve üstü,
Yıllık Net Satış Tutarı 100 Milyon TL ve üstü,
Çalışan Sayısı 200 Kişi ve Üstü olarak belirlenmiştir.
Fakat dikkat edilecek diğer bir husus da sırası gelmişken belli etmekte fayda vardır. Yukardaki limitleri firma, tersine iki yıl üst üste en az ikisinde limitlerden aşağı bir şekilde tamamlarsa ya da bir hesap döneminde söz konusu ölçütlerden en az ikisinin sınırlarının (% 20) yüzde yirmi veya daha fazla altında kalırlarsa sonraki dönemden itibaren bağımsız denetim kapsamından çıkarılır. Üç şarttan ikisinin sınırlarının aşılıp aşılmadığının belirlenmesinde; şirketin aktif toplamı ve yıllık net satış hasılatı bakımından yürürlükteki mevzuat uyarınca hazırladıkları önceki yıllara ait (son iki yıldaki) finansal tablolar, çalışan sayısı bakımından ise şirkette önceki yıllardaki (son iki yıldaki) ortalama çalışan sayısı esas alınır.
Bağlı ortaklıkları ve iştirakleri bulunan şirketler açısından bu üç ölçütten ikisinin sınırlarının aşılıp aşılmadığının belirlenmesinde; aktif toplamı ve yıllık net satış hasılatı bakımından ana ortaklık ve bağlı ortaklığa ait finansal tablolarda yer alan kalemlerin toplamı (varsa grup içi işlemler yok edilir), çalışan sayısı bakımından ise ana ortaklıkta ve bağlı ortaklıkta önceki yıllardaki (son iki yıldaki) ortalama çalışan sayılarının toplamı dikkate alınır. İştirakler açısından, söz konusu ölçütler iştirakteki hisseleri oranında dikkate alınır.
Bu limitler tabana doğru çekilerek, daha çok şirketin denetlenmesine olanak sağlarken, önemli bir hususu belirtmeden geçemeyiz. Mart 20xx ayında yapılacak genel kurullarda, genişleyen yani tabana yayılma münasebeti ile bağımsız denetime tabi olacak firmaların dikkatli olmaları ve tabi olarak da bağımsız denetim kuruluşlarını seçmeleri gerekmektedir.
Peki, bahse konu olan “Bağımsız Denetimin Amacı Nedir”, “Bağımsız Denetimi Kimler Yapacaklardır” birde ona bakalım. Finansal tablo ve diğer finansal bilgilerin, finansal raporlama standartlarına uygunluğu ve doğruluğu hususunda, makul güvence sağlayacak yeterli ve uygun bağımsız denetim kanıtlarının elde edilmesi amacıyla, denetim standartlarında öngörülen gerekli bağımsız denetim tekniklerinin uygulanarak defter, kayıt ve belgeler üzerinden denetlenmesi ve değerlendirilerek rapora bağlanmasına yönelik amacı gerçekleştirecek, uygulamalar bütününe “BAĞIMSIZ DENETİM” ve bu işleri yapan kişiye de “BAĞIMSIZ DENETÇİ” denir.
Bağımsız Denetim Yönetmeliğinin “DENETİM EKİPLERİ” başlıklı 27’inci maddesinin 1’inci fıkrasında; “Mevzuat uyarınca sadece denetim kuruluşları tarafından yapılması gereken denetimler, işin gerektirdiği sayı ve nitelikte denetçiden oluşan denetim ekipleri tarafından gerçekleştirilir. Denetim ekipleri, denetlenen işletmenin büyüklüğü, faaliyetleri ile tabi olduğu düzenlemelerin özelliği ve benzeri hususlar dikkate alınarak denetimi, Kurum düzenlemelerine uygun bir şekilde gerçekleştirebilecek yetki, bilgi, beceri ve tecrübeye sahip olan yeterli sayıda denetçiden oluşturulur.
Ancak denetim ekipleri üç denetçiden az olamaz. Denetim ekiplerindeki sorumlu denetçi ve belirlenen diğer kademeler için en az birer yedek denetçi belirlenir. Yedek denetçiler yerini aldıklarının sorumluluklarını üstlenebilecek nitelikte olmalıdır. Denetime tabi işletmelerin özellikleri itibariyle, Kurum tarafından farklı asgari denetçi ve yedek denetçi sayıları belirlenebilir.” denilmektedir.
Buna göre; (KAYİK Hariç Oluşturulacak) denetim ekibinde en az 1 adet SORUMLU DENETÇİ, 2 adet de DENETÇİ olmak üzere, 3 kişinin olması gerekir.
Yedek denetçilerde yerini aldıklarının sorumluluklarını üstlenebilecek nitelikte, 1 adet YEDEK SORUMLU DENETÇİ, 1 adet de YEDEK DENETÇİ olmak üzere, asilleri ile birlikte toplam EN AZ 5 KİŞİLİK DENETİM KADROSU olmalıdır. İş bu durum Bağımsız Denetim Kuruluşu ve Bireysel Denetim de olsa en az 5 kişiden oluşturulması gerekmektedir.
Bu şartlar dâhilinde bağımsız denetime tabi olan veya ihtiyari olarak genel kurullarında aldıkları kararlar neticesi, bağımsız denetime geçen firmaların, bağımız denetim yaptırmaları kazan kazan durumu ile de ilişkilendirilerek tarafların kaybetmediği bir hiyerarşiyi doğurmaktadır.
Bunlardan birincisini denetlenen firmaya faydalarından bahsetmek mümkündür.
Kayıt ve belgelere dayalı olarak düzenlenen finansal raporların gerçekliği, mevzuata uygunluğu, yönetim ve çalışanların denetlenmesi, devlet denetlemelerinin azaltılması, hazırlanan tablo ve raporların ise geleceğe yönelik olarak ışık tutması, iç kontrol sisteminin geliştirilmesi gibi birçok yararlıkları gözlemlemek mümkündür.
Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim, muhasebe veya mali müşavirlik bir kapalı ekonomi mesleğidir. Ülke ekonomisine tabi ki katkıları saymakla bitmez. Bağımsız denetim ise küresel dünya mesleğidir. Bu sebeple, firmanın gerçeğe en uygun biçimde değerleneceğini ve uluslararası düzeyde kabul edilebilir iş sahalarını aralayacağı aşikârdır. Bağımsız Denetim Kuruluşları, yine vergi mevzuatımızda olmayan standartlardan fayda sağlayarak (BDS 620), ellerinde bulunan, sabit kıymet, menkul kıymet ve mallarını uzmanlar kontrolünde değerlemeye tabi tutarak, ilgili finansal raporlama tablolarını hazırlayarak, kredibilitesini pozitif hale getirip, finans kuruluşlarında etkili bir kredi alma ağırlığı olacaktır.
Firmalara olan yararlarının yanında hali ile bağımsız denetimin kamuya yararları üzerinden ve yine bağımsız denetimin devlete yararını yazmamız ise, başlı başına bir makale konusudur ki, önümüzdeki zamanlarda bunlara da kısa değinmeler yapmak, konunun iyi anlaşılması açısından önemlidir.
“Bağımsız Denetim Neden Olmalı?” konusunu irdelememiz, aynı zamanda kendi içinde var olan kamuoyunu aydınlatma ilkesi ile de bağdaşmaktadır.
Dünya üzerinde yaşanılan büyük buhranlar ve skandal diye ele alınabilecek birçok, hırsızlık, düzenbazlık, hak ve adaletten yoksunluk, bize denetimin ne kadar lazım ve hatta insani olduğunu göstermektedir.