6552 Sayılı “İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması ile Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun ile bilançonun onaylanarak kesinleştiği tarihte yani 31.12.2013 tarihinde kayıtlarda yer alan ve fakat fiili olarak kasada olmayan nakitler ile ortaklardan alacaklar veya ortaklara borçlar ile alakalı mevzuu 74.maddede açıklanmıştır.
Burada bahsi geçen hesap kodları tabi ki Tek Düzen Hesap Planına göre 100-131-231-331-431 ile ilgili bakiyeler olarak gündem oluşturmaktadır.
Hesaplardaki kalan bakiyeler genellikle açık alımlara yapılan açık ödemelerden kaynaklanmakla beraber ortağın kendisi,eşi,çocuğunun nam ve hesabına çekmiş olduğu nakit paralar veya özeline yaptığı harcalamar söz konusu olduğundan muhasebede kayıtlanırken kasanın fazlalaşmasına veya ortaklardan alacaklar-131- diye bir hesabın oluşmasına sebep vermektedir. Hatır olarak verilen nakitlerde veya diğer bazı durumlarda ortaklardan alacaklar doğmaktadır.
Bunun tersi olarak açıktan yapılan satışlar ise resmi olarak kasaya girmeyen değerler olarak -331-hesabı şişirerek tahsilatlardan kasaya nakit girişi azlığı dolayısı ile ortaklara borçları oluşturmaktadır.Resmi alım ve açık satışta bu durumun oluşmasına sebeptir v.s.
İş bu durum ise Türk Ticaret Kanunu ve diğer vergi yasalarınca olumsuz olarak ele alınarak transfer fiyatlandırması ve örtülü sermaye kapsamında değerlenmektedir.
6552 Sayılı Kanun”un 74. maddesi aşağıdadır.
“MADDE 74 – (1) Kayıtlarda yer aldığı hâlde işletmede bulunmayan kasa mevcudu ve ortaklardan alacaklar hakkında aşağıdaki hükümler uygulanır:
a) Bilanço esasına göre defter tutan kurumlar vergisi mükellefleri, 31/12/2013 tarihi itibarıyla düzenledikleri bilançolarında görülmekle birlikte işletmelerinde bulunmayan kasa mevcutları ve işletmenin esas faaliyet konusu dışındaki işlemleri dolayısıyla (ödünç verme ve benzer nedenlerle ortaya çıkan) ortaklarından alacaklı bulunduğu tutarlar ile ortaklara borçlu bulunduğu tutarlar arasındaki net alacak tutarlarını bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen üçüncü ayın sonuna kadar vergi dairelerine beyan etmek suretiyle kayıtlarını düzeltebilirler.
b) (a) bendi kapsamında beyan edilen tutarlar üzerinden %3 oranında hesaplanan vergi, beyanname verme süresi içinde ödenir.
c) Bu fıkra kapsamında ödenen vergiler, gelir veya kurumlar vergisinden mahsup edilmez; beyan edilen tutarlar ve ödenen vergiler, kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak kabul edilmez. Bu fıkra uyarınca beyan edilen tutarlar nedeniyle ilave bir tarhiyat yapılmaz. Bu fıkra kapsamında beyanda bulunan kurumlar vergisi mükelleflerinin bu beyanları nedeniyle 2014 yılı geçici vergi beyannamelerinde düzeltme gerektiği takdirde, düzeltme işlemleri bu fıkrada öngörülen beyanname verme süresi içinde yapılır ve düzeltme işlemleri nedeniyle herhangi bir ceza veya faiz aranmaz.
(2) Maliye Bakanlığı, bu maddenin uygulanması ile ilgili olarak yılı içinde ödenmesi gereken vergilerin ödeme sürelerinde değişiklik yapmaya, 213 sayılı Kanun hükümlerine göre bildirimde bulunma zorunluluğu getirmeye ve uygulamaya ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.”
Aslında çok basit olarak ele alıp (131+231)-(331+431) arasındaki fark (veya tersi de mümkündür) kanunun yayımı tarihinden itibaren üçüncü ayın sonuna kadar %3 oranında hesaplanan vergi, vergi dairelerine beyan etmek ve kanunla öngörülen zamanlarda ödemek suretiyle kayıtlarını düzeltebileceklerdir.
Beyan edilen tutarlar hakkında başkaca bir tarhiyat söz konusu olmadığı gibi bazı sorunları belirtmekte fayda vardır.
Bu sorunların başında yapılacak düzenlemeler neticesi zarar yazılması gereken kasa fazlası ve ortaklardan alacaklar veya ortaklara borçlar neticesi sermayenin TTK 376.madde dahilinde karşılıksız kalmamasına dikkat edilmelidir.Bu madde aslında Anonim Şirketler için geçerli olmakla beraber 633.Madde uyarınca kıyaslanmak sureti ile Limited Şirketler içinde geçerlidir.
Maddeyi hatırlayacak olursak “son yıllık bilançoya göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde, derhâl toplantıya çağrılan genel kurul, sermayenin üçte biri ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına karar vermediği takdirde şirket kendiliğinden sona erer. “
Özsermayeyi etkileyen bu değişim hareketi firmaların rasyo yeterliklerine hem de banka ve kredi kuruluşları nezdindeki kredibilitelerine olumsuz etki yapabileceği de unutulmamalıdır.
Bir diğer pozisyon ise fark olan bakiyeyi Kanunen Kabul Edilmeyen Giderlere (KKEG) atmamız icap etmektedir. Burada KKEG doğru ve özünde 689 kodunda hesabın işleyişine göre doğru kullanılmalıdır.
KKEG ’e atmanın firma üzerinde vergisel bir maliyeti yoktur.Hesaba kaydederken ticari karı düşürdüğümüz gibi, beyannameye eklediğimiz zaman vergi etkisi olmadığını bilmekte yarar vardır.
Firmaların varsa bu durumlarını değerlendirmeleri kanunun beklenen yararının vahim sonuçlara sebep vermemesi açısından önemlidir.